Ekran ne kadar masum ?
- At Mart 01, 2016
- By okayilknur
- In Ebeveyn Koçluğu
- 0
Biliyorum çocukların ekranlı alet kullanımı ile ilgili pek çok yerde pek çok farklı görüş okuyorsunuz. Kaç yaşından itibaren tablet, akıllı telefon, bilgisayar vs kullanabilirler, ne kadar süre kullanabilirler, hatta ne süreyle televizyon izleyebilirler gibi konular anne-babaların sürekli gündemini işgal ediyor.
Geçen aylarda katıldığım El Bebek Gül Bebek Derneği’nin düzenlediği “Sınıfımda Prematüre Var” konferansında dinlediğim Prof Dr Yankı Yazgan, ekranlı cihazlar konusunda aileleri bir kez daha uyardı. Dil gelişiminde gecikme olan çocukların kaç yaşında olursa olsun mutlaka tv, tablet, telefon gibi cihazlardan uzak tutulması gerektiğini belirtti. Hatta attığı tweet’inde zamanında doğan çocuklar için de ekranlı alet kullanımının zaruri bir ihtiyaç olmadığı, 3 yaş altında hiç olmadığını belirtti.
Çok ilgiyle takip ettiğim saygın Amerikan Pediatri Derneği (AAP), bu konuyla ilgili bazı önerilerini Ekim2016’da tekrar güncelleyeceğini belirtiyor. Yaptıkları araştırmalar çocukların günde 7 saatlerini ekranlı cihazlar karşısında geçirdiklerini göstermiş ! Bunun da dikkat problemleri, okulda zorluklar, yeme ve uyku bozuklukları ve obeziteye yol açabileceğini belirtiyorlar.
Elbette, değişen dünyada dijital alanlar bu denli gelişmeye devam ettikçe, çocuklarımızı sonsuza dek bu cihazlardan uzak tutamayız. Öte yandan olası zararlarının sonuçlarını öğrenmek için de yıllarca sürecek araştırma sonuçlarını bekleyemeyiz. Her zamanki gibi orta yolu bulmak işi yine biz anne-babalara kalıyor.
Peki ne yapılabilir ?
- 3 yaşına dek mutlaka ekranlı aletlerden çocuklarınızı uzak tutmalısınız. Bu dönem beyin gelişmesinin hızla sürdüğü ve çocukların öğreneceklerini ekranlardan değil, diğer insanlarla ilişkilerden öğrendiği dönem.
- Evde ekransız alanlar yaratmak. Çocuk odasında, bilgisayar, tv, oyun konsolları gibi aletlerin olmaması, yemek saatlerinde tv’nin kapatılarak ailenin sohbet edeceği bir ortam yaratılması çok önemli
- Büyük çocukların ve ergenlerin bu aletleri eğlence için günde 1-2 saatten fazla kullanmasının engellenmesi
- Dijital dünyada güvenli olmaları için sizin ne oynadıklarını, hangi sitelere girdiklerini bilmeniz ve denetlemeniz (bunun için özel filtre programlar da var)
- Çocuğunuza rol model olmanız, sizin de eve geldiğinizde, telefonunuzu, tabletinizi bir kenara bırakıp, bu şekilde çocuğunuza örnek olmanız çok önemli. Hatırlamak gerekir ki, çocuklar anne-babalarının dediklerini değil, yaptıklarını yaparlar J
Son not olarak eklemek isterim ki yapılan bir araştırma* konuşup şarkı söyleyen, ışıkları yanan, müzik çalan ve “eğitici” olarak nitelendiren bazı oyuncakların beklenenin aksine çocuklardaki dil gelişimini olumsuz etkilediğini ortaya çıkardı. Erken dil gelişiminde elektronik oyuncakların yerine geleneksel ebeveyn-çocuk oyunlarının ve kitap okumanın teşvik edilmesi istendi. Mutlaka bunun karşısında yapılacak ve bu tip “eğitici” oyunların çocukların gelişimine yaptığı katkıları gösterecek araştırmalar da olacaktır. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi, zaman hızla akıp gidiyor, çocuklarımız büyüyor ve bizim bu araştırmaların ortak bir sonuca varmasını bekleyecek zamanımız da yok.
Burada çocuğumuzun iyiliğini gözetip, dengeyi kurmak biz anne-babalara kalıyor. Sadece yemek yesin veya biz biraz kafamızı dinleyelim diye çocuğu ekranlı aletlere yöneltmek veya “eğitici” dendiği için içeriğe dikkat etmemek bugün veya ileride çocuğumuza istemediğimiz zararlar verebilir. Ekran zamanını kısıtlayarak , açık havada ve akranlarla oynamaya yöneltmek, bizim onlarla yapacağımız oyun ve aktiviteleri arttırmak bugün için en güvenli çözüm olarak görünüyor.
Sevgilerimle,
İlknur Okay
ilknurokay@hotmail.com
*Association of the Type of Toy Used During Play With the Quantity and Quality of Parent-Infant Communication, Anna V.Sosa, PhD
Dışa dönük anne olarak içe dönük çocuk yetiştirmek
- At Ocak 17, 2016
- By okayilknur
- In Ebeveyn Koçluğu
- 0
Utangaç, çekingen, insanlardan kaçan vs pek çok tanım kullanılır içe dönük çocuklar için. Oysa ki, uzmanlar onları “duygularını sesli olarak paylaşmak yerine daha çok içlerinde yaşamaktan memnun olan insanlar” olarak tanımlıyorlar . Gördüğünüz gibi burada “yapamamak” yok “tercih” var. Yani kendiyle olmayı sevmek, bir topluluğa girdiğinde yüksek sesle var olduğunu göstermek yerine daha sakin kalmayı ve önce ortamı gözlemlemeyi istemek, yüksek sesli ortamlar yerine daha sesli ortamlarda rahat etmek, mutlaka bir toplulukta üst sıralarda veya lider olmak arzusundan çok takım elemanı olmaktan mutlu olmak ve tüm bunları tercih etmek!
Peki eğer siz dışa dönük bir anneyseniz, böyle bir çocuğunuz olduğu için endişelenir misiniz? Çoğunlukla bu sorunun cevabı evet. Hatta çocuğunuzun utangaç, insan içine giremeyen, oyunlarda lider olamayan, duygularını kolaylıkla ve yüksek sesle açıklayamayan biri olduğunu ve içine attığını düşünerek epeyce de panik yaşarsınız. Böyle olmaması için yönlendirmeye, onun için sosyal programlar yapmaya, hatta onun adına arkadaşlar edinmeye çalışıyorsanız paniğiniz iyice artmış demektir.
Oysa unutmamanız gereken, içe dönük çocuğunuzun aslında böyle olmaktan bir şikayeti olmayabileceğidir ve yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri de onu dışa dönük olmak için motive etmeye çalışmaktır. Bu tıpkı eskiden solak çocukların sağlak olmaya zorlanması gibi son derece yanlış bir tutum! Anne olarak içten içe onun da aslında dışa dönük olmak, o yanını ortaya çıkarmak istediği gibi bir yanılgıya kapılmayın. Sizin dışa dönük hayatınız size göre şahane olabilir, ama aslında içe dönük birine, çok fazla uyaran içeren, huzursuz ve hatta rahatsız edici gelebilir.
İşte size bazı ipuçları :
- İçe dönük çocuğunuz illa sahne ışıkları altına koymaya çalışmayın, hem gerçekten hem de metaforik olarak. Okul dramasında başrolü almak, eğer kendisi istekli değilse, ona bir yarar sağlamayacak tersine belki de kendine olan güvenini zedeleyecektir. Belki sahne arkasında, yaratıcılık gibi başka yönlerini ortaya çıkaracak görevler ya da daha küçük roller ona daha iyi gelebilir. Metaforik olarak bakarsak da, tüm dikkatlerin onun üzerine toplanacağı ortamlar da eğer yine istekli ve hazır değilse stres ve kaygısını arttırabilir.
- Bazı hallerde takım sporları yerine bireysel sporları tercih edebilir, bu seçimine saygı göstermek gerekir.
- Her zaman önüne çıkan farklı seçenekleri ona gösterebilir ve denemesini isteyebilirsiniz, ancak kabul etmezse hayal kırıklığına uğramayın. İçe dönük çocuklar kendi olgunlaşma süreçlerinde doğru zaman ve mekanlarda yeni şeyleri denemeye heves gösterirler. Bir şey sadece popüler olduğu için denemek istemeyebilirler. Onun kendi doğal ritmine saygı gösterin.
- Karşılaştırmaktan kaçının. “Bak arkadaşın doğum günü partisinde dans ettiği için çok eğleniyor, haydi sen de yap” veya “bak kardeşin parkta diğer çocuklarla ne güzel oynuyor” gibi söylemler, ona kendinde bir “bozukluk” olduğunu düşündürebilir.
- Yalnız kalmak istediği zamanlara saygı duyun, çünkü bu kendisini tekrar şarj etmek için duyduğu bir ihtiyaçtır
- İçe dönük çocuklar havadan sudan konuşmaktan hoşlanmazlar. Yeni biriyle tanıştıklarında hemen muhabbet etmeye başlamasını beklemeyin. Bunun yerine öncelikle o kişiyle arasında bir güven köprüsü kurulmasını bekleyin.
- Oyun gruplarını değil bir oyun arkadaşını tercih edebilirler. Böylelikle onunla ilişkisini daha güvenli hissettiği bir ortamda ve acele etmeden derinleştirmiş olur. Gruplar yerine, arkadaşlarıyla birer birer oynaması için zamanlar oluşturun.
- İçe dönük çocuklar, hızlı ve düşünmeden oynanan oyunlar yerine, daha yavaş ve yaratıcı düşünceye ve hayal gücüne hitap eden oyunları oynamaktan hoşlanırlar. Paten kaymak, resim yapmak, yüzmek, yap-boz, bisiklete binmek, okumak, yazmak gibi aktivitelerden hoşlanabilirler.
Son olarak, içe dönük çocuk duygularını kolaylıkla dışa vurmuyor, daha çok içinde yaşıyor diye sevinçleri, öfkeleri, kırgınlıkları yok demek değildir. Örneğin bir anlaşmazlık sırasında dışa dönük çocuklar bunu bağırıp çağırma, öfke nöbeti veya ağlama ile dışa vurabilirken, aynı durumdaki içe dönük bir çocuk pek çok duyguyu içinde yaşar ve stres olarak biriktirir ve ancak artık taşıyamayacak duruma gelince taşar. İçindeki duyguları akıtmak için sanat veya drama çalışmaları (elbette tercihine göre yalnız veya onun seçeceği bir arkadaşla) yapması ona yardımcı olacaktır.
Eşler ne zaman baba olur ?
- At Aralık 21, 2015
- By okayilknur
- In Ebeveyn Koçluğu, Yaşam keyfi
- 0
Hamilelikle beraber mi, yoksa doğumdan sonra mı? Elbette kişiden kişiye bu sorunun cevabı değişebilir ama hamilelikte, annenin yaşadığı hormonal hazırlığı yaşamayan baba adaylarının hamilelik döneminde genellikle bebek sahibi olmayı “soyut” bir şekilde yaşadıklarını söyleyebiliriz. Annenin rahmine düştüğü andan itibaren, o bebek için çalışan kadın vücudu, ruhu ve zihin üçlüsü inanılmaz bir değişim geçirirken, baba adayı bu değişikliklere sadece tanık olur.
Bazen de annenin yaşadığı duygusal iniş çıkışları anlamakta ve tolere etmekte zorlanır. Bence babaya hamilelik boyunca düşen en büyük görev bunca değişikliği yaşayan anneye iyi bakmak ve şefkat göstermektir 🙂
Doğumla birlikte ise bambaşka bir macera başlar. Anne bebek veya bebeklerine bakabilmek, yetebilmek için müthiş bir maratona başlar. Evde anneanne ve babaannenin eklenmesiyle genelde bir kadın enflasyonu da oluşur. Bir anda “yeni” baba, kendini sürecin çok dışında kalmış hissedebilir. Lohusalık döneminde eşine kırılan, kendisinin bebek nedeniyle ihmal edildiğini düşünen pek çok babayla tanıştım. Tabi tam tersi, bu sürece kendini kaptırıp, anneden çok annelik yapmaya çalışan, bebeğin yediğinden, emdiğinden, altının değiştirilmesine her şeye gereğinden fazla karışan bir baba grubuyla da tanıştım 🙂
Hastanede doğumun arkasından genelde 2 tip davranış seti oluyor :
- Anne, kendi annesi veya kayınvalidesinin yardımıyla emzirme, alt değiştirme ve kişisel bakım işlerini hallederken, dışarıda misafirleri ağırlama işiyle ilgilenen ve sürece dahil olamayan babalar
- İlk andan itibaren hazır olup olmadığına bakılmaksızın emzirme, gaz çıkarma vs bütün işlerle ilgilenmeye zorlanan babalar
Peki ne olmalı ? Elbette yine burada “denge” kavramı işin içine giriyor. Hastanedeyken (hele de ilk bebekse) mümkün olduğu kadar aile büyüklerinin bebekle ilgili işleri üstlenmesi, bu şekilde yeni anne-babaya, konuşmaları, paylaşmaları ve birbirleriyle ilgilenmeleri için baş başa ve sakin zamanlar bırakmaları çok yararlı olacaktır. Taburculuk öncesi yenidoğan ekibi tarafından bebek bakımı ile ilgili bir eğitim verilecekse, anne-babanın, bebeğe daha sonra bakacak bir kişi ile birlikte bu eğitimi almaları işleri kolaylaştıracaktır.
Eve çıkışla birlikte, emzirme sonrası anneye dinlenme zamanı tanınması, babanın da ev ve bebekle ilgili bazı sorumluluklar üstlenmesi kendini dışarda hissetmemesi için önemlidir. Tam da burada devreye babalık izni giriyor elbette. Nisan 2015’te çıkarılan yasaya göre çalışanların 5 işgünü ücretli izin hakkı var. Elbette çok az! Ebeveyn dostu şirket kavramı içinde ABD’de bazı şirketlerde yeni babalara 6 haftaya varan ücretli izin hakkı var. En kısa zamanda ülkemizdeki izinlerin de uzatılmasını diliyorum. Babalar ne kadar çok bebekleriyle vakit geçirip, doğumdan itibaren bebek bakımına katılırlarsa o kadar erken “baba” olurlar.
Sevgilerimle,
Ya şundadır, ya bunda
- At Aralık 17, 2015
- By okayilknur
- In Ebeveyn Koçluğu, Yaşam keyfi
- 0
Bu kadar fazla seçeneğin olduğu bir dünyada çocuk olmak da zor, ebeveyn olmak da. Çeşitlilik, alternatif zenginliği iyi de bazen insanlarda neyi seçseniz daha fazlasını kaybediyormuşsunuz hissi uyandırıyor.
Eğer seçim yaparken ihtiyaç ve isteklerinizi tam tanımlamamış olursanız, çocuğunuzu göndereceğiniz okulda neyi kazandığınıza değil, göndermediğiniz okullarda neleri kaybettiğinize odaklanabilirsiniz. Sizin ayak izinizden yürüyen, yani sizden öğrendiğini uygulayan çocuğunuz da bu kez, aldığı oyuncağa sahip olduğuna sevinmek yerine almadıkları için hayıflanarak geçirebilir zamanını.
Bunu nasıl engelleyeceğiz peki ? Yukarıda bahsettiğim gibi, her konuda bu kadar fazla seçeneğin olduğu bu tüketim dünyasında önce ihtiyaç analizi yapmak gerek. İhtiyaçlar yetmez elbet, neyi niçin istediğinizi düşünerek keyif duygunuza da hizmet etmelisiniz. Seçeneklerin arasından hangisinin isteğinize ve ihtiyaçlarınıza uygun olduğu sorusunun cevabından sonra, son soru da onu seçtiğinizde ihtiyacınızın ne kadar uzun süreyle karşılandığı ve keyfinizin ne kadar uzun süreceği…
Bu yöntemi çocuğunuza da öğrettiğiniz zaman, hem sahip olduğuyla daha fazla ve uzun süreli mutlu olacak, hem de bilinçli bir seçim yaptığı için kendini daha fazla tatmin olmuş hissedecektir.
Unutmayalım, dünya seçenekler dünyası ve her şeyin daha iyisi daha güzeli daha ….. (boşluğu istediğiniz gibi doldurabilirsiniz) var. Bilinçsiz yapılan seçimlerde aklınız o hep “daha …”da kalabilir. Seçmek özgürlüktür ve bilinçli seçimler hem özgürlük hissinin, hem de tatmin duygusunun daha uzun süreli tadını çıkarmanıza neden olur.
Çocuğunuzun Kaç Ebeveyni Var ?
- At Kasım 30, 2015
- By okayilknur
- In Ebeveyn Koçluğu
- 0
Saçma bir soru gibi mi geldi ? Elbette iki mi diyorsunuz ?
Oysa dünyaca ünlü oyun terapisti Bryon Norton 3 ebeveyn olduğunu söylüyor. Anne-babadan sonraki 3.ebeveyn anne ile baba arasındaki ilişki ve bu aynı zamanda çocuğunuz üstündeki en etkili olan.
İlk defa bunu duyduğumda, biraz düşünme ile bile hak vermiştim. Çocuk yetiştirme konusunda farklı düşünen annesi babası arasında kalan çocukları veya aynı konu ile ilgili farklı öğretiler aldığı için kafası karışan çocukları düşündüğünüzde siz de eminim Byron Norton’a katılacaksınız. Çocuk sahibi olmaya karar veren kişilerin sadece iyi anne veya iyi baba olmaları yetmiyor, aynı zamanda ortak ebeveynlik yaklaşımlarını oluşturmuş olmaları gerekiyor. İnanın anne babanın ortak dili konuşması ve benzer tavırlar sergilemesi çocuğun kendini güvende hissetmesi için çok önemli. Anne-babanın birbirlerine karı-koca olarak davranışları da çok değerli çocuk için, çünkü çocuğun evi onun dünyası. Bu dünyanın huzur dolu olması; onun sakin, birbirine saygılı bireyler tarafından oluşturulmasına dayanıyor. İlk iletişim örnekleri, ilk farklı düşünceleri tartışma becerileri en erken zamanlardan itibaren anne-baba arasındaki diyalogları izleyerek öğreniliyor. Hem de öyle bir öğrenme ki bu sadece sözlerle değil, duygularla nakşediliyor küçük beyinlere ve ruhlara.
Peki nasıl kurulacak bu ortak ebeveynlik felsefesi ? Öncelikle tamamen farklı iki aileden gelen ve farklı yetiştirilme stillerine sahip insanlar olduğunuzu kabul ederek. Biri ötekinden iyi veya kötü değil, sadece farklı ! Bunun üzerine farklı eğitimler, yaşam tarzları, deneyimleri, meslekler de eklenmiş durumda elbette. Ama sizin birbirinizi eş olarak seçmenize neden olan temel değerleriniz var ortak paydada. İşte bu ortak değerlerden başlamak gerek işe… Sonra kendi anne-babalarınızı düşünerek, onların iyi yaptığını düşündüğünüz kuralları, stilleri karşılıklı konuşup üzerinde birlikte karar vererek ebeveynlik felsefesi temel kitabına ekleyebilirsiniz. Tabi ki gayet dinamik bir kitap olacak bu… Bazen işe yaramayan tarafları değiştirmeniz, büyüyen çocuğunuzun ihtiyaçlarına uygun başka maddeler eklemeniz gerekecektir. Tüm bunları yaparken elbette çocuğunuzun ihtiyaçlarını ön plana alacak ve onun gelişip tomurcuklanması için gereken ortamı oluşturmayı amaçlayacaksınız. Yine her zaman belirtmeyi sevdiğim gibi “mükemmel anne-babalık yoktur”. Mutlaka mükemmel yapacağım diye kendinizi tüketmeyin. Onun yerine her an gelişime, öğrenmeye ve değişime açık olarak “o an bildiğinizin en iyisi”ni yapmaya çalışın.
Sevgilerimle…
ABC Dünyası Ekim’15 yazısı
Çalışan annenin bitmek bilmeyen vicdan azabı
- At Kasım 05, 2015
- By okayilknur
- In Ebeveyn Koçluğu
- 0
Kızlarımı yuvaya bıraktığım bir sabah, daha önceki tüm gösteri ve etkinliklerine katıldığım halde, o günküne katılamayacağımı söylediğimde duyduğum “anne sen de hep böyle yapıyorsun, hiç bir şeyimize gelmiyorsun” sözü hançer gibi saplanmıştı yüreğime. Oysa iş yerimin yakınında bir yuvayı tercih etmiş, her sabah onları kendim yuvaya getirmiş, ufacık rolleri de olsa “aman, kendilerini eksik hissetmesinler” diye potansiyel izin avcısı damgası yemek pahasına, nefes nefese koşmuş ve onları tüm kalbimle alkışlamıştım. Niyetimin içinde, tabi ki onların gelişiminin her aşamasına tanıklık etmek kısmı da vardı -e bu da kendim için-.
Çalışan kadınlar olarak eminim pek çok anne profesyonellik mi annelik mi açmazına sık sık düşmüş ve kendini zaman zaman iki konuda da eksik hissetmiştir. Oysa yukarıda verdiğim örnekten de anlaşılacağı üzere “mükemmel annelik” diye bir kavram yoktur, çalışan veya çalışmayan anne olun farketmez, mutlaka çocuğunuzun eksik bulacağı bir şey olacaktır 🙂
Bu nedenle “mükemmel iyinin düşmanıdır” sözünü hatırlayarak, mümkün olan en iyi dengeyi nasıl kuracağımıza bakalım :
- Planlama yapma : Çocuklar yuvaya başlamadan önce -hastalıklar dışında- göreceli olarak planlama yapmak ve de uyabilmek daha kolaydır. Haftalık ve aylık planları hazırlayıp, evinize tüm ilgili kişilerin (bakıcı, baba vs) görebileceği bir yere asarsanız, herkesin haberi olacağından daha emin olabilirsiniz. Yuva ve okul zamanındaysanız, dönem başında okulun gezi vs programlarını da sormayı unutmayın. Okul baştan böyle bir plan verebilecek durumda değilse, sınıf annesi ile yakın ilişki kurarak, programlardan önceden haberdar edilmenizi rica edebilirsiniz.
- İyi bir organizasyon : Plan çıktıktan sonra, kimin neyi ne zaman yapacağını paylaştırın. Anneanne/ babaanne/ teyzeler / halalar / dedelerden yardım istemekten çekinmeyin. Sizin katılamadığınız etkinliklerde aileden başka birinin olması halinde vicdan azabınız hem azalacak, hem de video kayıtlarını izleme şansını yakalayacaksınız. Organizasyon, işleri delege edebilmek, işyerinizde de hayatınızı kolaylaştıracaktır.
- Hayatı basitleştirme : Aslında çok geniş bir kavram tabi. Burada bahsettiğim, market alışverişini internetten yapmak, kuaför vs işlerinizi mümkün olduğunda öğlen tatillerinde halletmek, yani iş sonrasına en az işi bırakarak, zamanınızı çocuklarınızla geçirmeye çalışmak ve de en önemlisi, iş-ev-okul/yuva üçgenini özellikle büyük şehirlerde mesafe olarak en yakın tutmak. Örneğin İstanbul gibi bir şehirde, ne sizin ne de çocukların çok uzun süreleri yolda geçirmemesi gerek ki birlikte olmaya zaman kalsın.
- Kaliteli zaman geçirme konusuna çok da kafayı takmamak : Birlikteyken mutlaka çooook detaylı aktiviteler, x,y,z eğitim metodlarının önerilerini uygulamak değil, sadece o anların çocuğa tam odaklanılmış ve karşılıklı paylaşımın olduğu zamanlar olması önemlidir. Yemek masasında edilen sohbetler, evin içinde oynanan yakalamacalar, siz yemek yaparken oyun hamuruyla taklit edilmeniz, havalar güzelken parkta sallanmak, birlikte top oynamak kısa süreli de olsa, telefon veya maillerinize değil, çocuğunuza odaklıysa gayet “kaliteli” zamanlardır. Benim en değer verdiklerimden biri, uykuya dalmadan hemen önce yapılan kısa sohbetler ve paylaşılan sevgi sözcükleri 🙂
- Çocuğunuza işinizden bahsetmek : Onun desteği ve onayı olmadan, iş hayatınızı sürdürmek kolay değil. Anlayabileceği yaşlardan itibaren işinizle ilgili konuşmak, işinizi ona sevdirecek paylaşımlarda bulunmak çok önemli. Böylece küçük müttefikinizle paylaşacak minik sırlarınız, size vereceği öneriler ve yaratıcı fikirler için de bir alanınız olacak 🙂
ABÇ Dünyası Nisan’15 sayısı
Vücut diliniz ne kadar önemli
- At Ağustos 07, 2013
- By okayilknur
- In Ebeveyn Koçluğu, Yaşam keyfi
- 0
Vücut dilinizin başkalarının sizi nasıl gördüğünü etkilediğini biliyorsunuz. Peki, kendinizi nasıl gördüğünüzü etkilediğini de biliyor musunuz ?
Sosyal psikolog Amy Cuddy’nin TED konuşması bu konuda bize önemli ipuçları veriyor, kesinlikle izlemeye değer !
IBS-Pooplie Stand Soylesisi
- At Aralık 16, 2012
- By okayilknur
- In Ebeveyn Koçluğu
- 0
Sevgili arkadaşlarım Zeynep Aslı Talu-Balcı ve Ayşin Kuran’ın www.pooplie.com markalarının standında annelik ve çocuklar üzerine tamamen interaktif bir söyleşi gerçekleştirdik.
15 Aralık 2012 Cumartesi günü saat 15:00’de İBS Fuarı’nda gerçekleşen söyleşimizde annelik, çocuk yetiştirme, çoğul ebeveynliği, gelecek endişelerimiz nedeniyle bugünü kaçırma konularında interaktif olarak söyleştik.
Bu keyifli söyleşi için hem katılanlara hem de pOOplie’nin sevgili mutluluk CEO’larına çok teşekkürler !